Tigin Kişmir: Tarihin tozlu yollarında bir gün, dünyanın ilk rallisi

Yıl 1894. Paris’in taş döşeli sokaklarından Rouen’in yemyeşil kırsalına uzanan bir serüven. Gazeteci hayal gücünün, mühendis aklıyla buluştuğu o büyülü günde tarihe tanıklık edildi ve bu tanıklığın adı, Paris–Rouen Motor Yarışması. Ama bu bir hız yarışı değil, geleceğe doğru atılmış bir adımdı.
Le Petit Journal’in vizyonu: At olmadan giden araçlar!
Bu yarışı organize eden kişi bir mühendis değildi.
Bir otomobil üreticisi de değildi.
Bir gazeteciydi!
Le Petit Journal, Fransız halkına teknolojik bir vizyon sunmak istiyordu.
Sloganı basitti ama çarpıcıydı. “Les Voitures sans Chevaux”, Yani “Atsız arabalar”.
Yarışa buharlı, benzinli ve şaşırtıcı ama gerçek, elektrikli araçlar katıldı!
Toplamda 21 araç start aldı.
Amaç:
- Güvenilirlik
- Pratiklik
- Kullanım kolaylığı idi.
Çünkü bu bir “hız yarışı” değildi. Bu bir uygarlık testi idi.
Kazananlar hem insanlar hem markalar
Yarışı ilk bitiren: Albert Lemaître – Peugeot.
Ancak teknik kriterlere en iyi uyanlar: Panhard & Levassor ve Peugeot.
Yani asıl kazanan, geleceğin otomobil anlayışı oldu.
Elektrikli araçlar o Zaman da Sahnedeydi
Bu yarışa Jeantaud ve Krieger gibi elektrikli araç üreticileri de katıldı.
Onlar sessizdi…
Onlar zarifti…
Ama dezavantajları vardı:
- Kısa menzil (30–40 km)
- Düşük hız (25–30 km/s)
Ama tarihin “sessiz kahramanları” olarak hafızalara kazındılar.
1899’da elektrikli hız rekoru kırıldı!
Tam 5 yıl sonra, 1899’da Belçikalı mühendis Camille Jenatzy %100 elektrikli aracı La Jamais Contente ile 105.88 km/s hıza ulaştı!
Araç: La Jamais Contente
Yer: Acheres, Fransa
Motor: 2 adet elektrikli motor
Başarı: İlk kez 100 km/s sınırı aşıldı ve bu, benzinli değil, elektrikli bir araçla oldu!
Ralli sadece bir spor değil, bir zekâ testidir
Ralli, sadece hız değildir. Ralli:
- Milimetrik navigasyon,
- Mekanik sadakat,
- Psikolojik direnç,
- Ve co-pilotla kurulan kutsal bir bağdır.
Bu yüzden ralli bir spordan çok daha fazlasıdır. Bu bir insan-makine senfonisidir
Ve bugün… Tarih yeniden yazılıyor
2022’de Dünya Ralli Şampiyonası (WRC), hybrid çağa geçti.
Toyota, Hyundai ve Ford, elektrikli motorlarla sahada.
Ekstrem doğa koşullarında yarışılan Extreme E serisiyle,
Sébastien Loeb gibi ustalar elektrikli SUV’lerle sınırları zorluyor.
Bugün yollar daha sessiz ama mücadele daha yüksek frekansta.
Son söz: İlk kıvılcım Paris’te çakıldı
1894’te, bir Fransız gazetesinin kışkırttığı o yarış, insanlığın “at olmadan da yol alabileceğini” ispatladı. Elektrikli, buharlı, benzinli. O gün başlayan yarış hâlâ devam ediyor. Yollar değişti, araçlar evrim geçirdi. Ama ruh hâlâ aynı: Sınırları zorla, yolları fethet.
Bir ses, bir tekerlek ve bir hayal…
Belki o gün Paris’teydiniz… Bir çocuğun elinden tuttunuz, Toz içinde geçen bir otomobilin ardından “Bu da ne?” diye sordunuz. Ya da belki siz, direksiyon başındaki o sürücüydünüz. Yolun kenarındaki kalabalığın şaşkın bakışları arasında, bir hayalin peşinden 126 kilometre sürdünüz. Ve bugün, bir asırdan fazla zaman sonra, aynı hayalin içindeyiz. Çünkü ralli, sadece bir spor değil. İnsanoğlunun, bilinmeze doğru attığı her adımın adı. Her motor sesi, bir kalp atışıdır. Her viraj, bir karar anı. Ve sen, sevgili okuyucu, bugün yolda neyle ilerliyor olursan ol, içindeki o ilk kıvılcımı unutma. İlk pedal çevirişin, ilk yolculuğun, ya da sadece ilk “gitmek istemen”. İşte orada başlıyor her şey. Yolun açık, kalbin cesur olsun. Çünkü bazen tek bir direksiyonla tarih yeniden yazılır.
“OTOMOBİL SPORLARINI SEVİN”