Hastasıyım
Henüz 8-9 yaşlarında iken, TRT1’de Pazar günleri Motorsport Türkiye programında WRC yarışmalarını izliyorduk, o zamanlarki WRC araçlar ile, şimdikiler arasında dağlar kadar farklar var, arabalara kıyas bile yapılması mümkün değil, hatta WRC’yi geçtim, Grup B araçlar Pejolar, kafamı ellerimin arasına alır saatlerce izlerdim, ayda bir yarışma olduğundan kalan diğer 3 hafta zaten programda ayni görüntülerden gösteriyorlardı fakat yinede sıkılmıyorduk.
Babam koyu bir Yuha Kankunen taraftarı olduğundan bende Yuha Kankunen Fanatiği olmuştum, adam geçildiğinde bende oturur ağlardım.
Canlı olarak WRC araçlar ile tanışmam 2000’li yılların başında Ahmet Şevketoğlu ile yaptığımız Antalya turunda olmuştu. Ben, Ahmet Şevketoğlu, Nebil Öneral, Hasan Özseyhan, Tuğberk Ahmet Raşit ve Murat Astsubay hiç unutulmayacak bir WRC Antalya macerası yaşamıştık. Şuan aramızda olmayan Ahmet ve Tuğberk Abimizide bu vesile ile saygıyla anıyoruz.
WRC sesini canlı olarak ilk duyuşum Antalya’da Colin Mcrea’in dik bir yamaçtan ortalama 180 KM ile Citroen aracı ile aşağıya inerkenki görüntüsünden 2 dakika sonrasında Carlos Sainz’ın burnumuzun dibinden kayarak geçişinden, ondan 2 dakika sonra sonra Tomi Makinenin patlak lastik ile uçarcasına ilerleyişinden, ondan 2 dakika sonra Peter Solberg’in kayaların üstüne çakılmasından ve son olarak kalan dakikalarda Richard Burns, Fredy Loix ve diğer WRC’lerin antalya maceralarından olmuştu. İşte o günkü o sesler kulaklarımın içine yerleşti, hiç televizyondan geldiği gibi bir ses değildi, çok daha değişik bambaşka müzik gibi birşeydi, ağzımız açık, kulaklarımız dikili bir şekilde donup sadece izleyip dinlemiştik, ayni dünyadamıyız diye düşünmüştüm saatlerce, o günden beridir’de o sesin büyüsünden bir türlü kurtulamadım.
Takip eden yıllarda her defasında gerek Türkiye’ye gerekse Güney Kesime, gerekse Hyundai WRC’nin ülkemizde yarıştığı günlerde WRC’nin o güzel ve tatlı sesini duyma fırsatını kaçırmamaya çalıştım. Hatta önümüzdeki ay Rally Of Wales’i izlemek için ingiltereye, Wales’e bile gitmeyi planlıyorum.
Dün yine uzun bir aradan sonra güney kesime WRC izlemeye gittik, benim için gayet normal başlayan bir gündü aslında, ta ki Nasr- Al Attiyah’ın tepenin arkasından uçarak çıkmasına ve WRC sesinin kulaklarımızın içine dolmasına kadar işte o an bir kez daha anladım;
Hastasıyım.