Hasan Sivri

A Segment Arabalar


Hem ada hem de yüzölçümü olarak küçük bir yerleşim yeri olduğumuzdanmıdır nedir insanımız yıllardır araç olarak hep en büyüğe, en güçlüye ve herhalde çok içiçe yaşamış olmanın verdiği hisle kimsede olmayan araca sahip olmak istedi. 1970’li yılların ortasından itibaren adadın kuzey tarafında yavaş yavaş artan otomobil popülasyonu 2000’li yılların gelmesiyle adeta patlama noktasına geldi ve ne olduysa ondan sonra oldu. Yıllar içerisinde, kafamızı nereye çevirsek yollarımızı piste çeviren sürücüler, önü, arkası kayan otomobiller ve makinesinden ayrı, egsozundan ayrı ses çıkaran aletler görmeye aşina olduk. Ben burada insanımızın zevklerini tartışmaktan ziyade bu araçların adamıza uygunluğu hakkında birkaç şey söylemek üzere bu konuyu açmak istedim.

Herkes kendi parasıyla yapmak istediğini yapmakta son derece özgürdür fakat; biz bu gibi zevklerimizi gerçekleştirirken çevremizde insanların da sağlığını ve sıhhatini düşünmek zorundayız. Şimdi ben buraya sizlere “aman adada yol mu var zaten da spor araba alırsınız” falan gibi klişe laflar etmek için gelmedim çünkü zaten standart bir aile arabasının 100km/h sürate çıkıp yavaşladığı bir yolda spor bir araba rahatlıkla 200km/h sürate çıkıp güvenli bir şekilde yavaşlayabilir. Fakat yanlış olan araba meraklısı bir kısım insanımızın bunu Dereboyu gibi Lefkoşa’nın en kalabalık caddelerinden birinde araçlarını adeta bağırttırarak yapma çabasıdır. Neyse lafı daha fazla dağıtmadan bu haftaki konumuz olan küçük araçlara getirmek istiyorum.

Adamızdaki yollarımızın durumu zaten ortada. Sizin veya bir tanıdığınızın “usandım yahu bu yollardan gene lastik gitti, bu sene kaçıncı oldu” dediğini mutlaka hatırlıyorsunuzdur. Şahsen ben kendi adıma yollarda seyahat ederken çukurlara düşmemek için deyim yerindeyse alizavra gibi kıvrılarak gitmeyi ilke haline getirdim. Eminim ki pekçok arkadaşımız da benimle aynı duyguları paylaşmaktadır. Öte yandan artan akaryakıt fiyatları ve adamızda çok can sıkıcı bir hal almaya başlayan trafik ve park problemi de birhayli canımızı acıtmaktadır. Peki nedir bunun çözümü? Vatandaş olarak bunun çözümünün birazda bize bağlı olduğunu düşünenlerdenim. Mesela sabah bakkala ekmek almaya giderken 3.0 litrelik 6 silindirli SUV (jeep) araçlarımız yerine daha küçük hacimli motorlara sahip araçlarla veya motorsikletlerle veya en güzeli bisikletimizle gidersek hem kendimizi daha iyi hissetmiş hem de kazanmış olacağız. Bu yazıyı okuyanlardan bazı arkadaşlarımızın “hade yahu senda motormuş, bisikletmiş yok daha neler” dediğini duyar gibiyim. Evet, kabul ediyorum motorsiklet, bisiklet pek de adamıza uygun ulaşım araçalrı değil çünkü biz benzin parasından, park sıkıntısından, çevreyi kirletmekten, ve sağlığımızı kaybetmekten korkmayan insanlarız. Terlemek yerine aç kalmayı, tüketmeyi, tükenmeyi tercih ediyoruz.

İşte bu alternatifleri pek sevmeyen okurlarımıza hemen hemen motorsiklet kadar yer kaplayan ve motorsikletlere nispeten biraz daha fazla yakıt tüketen araçlar kullanmalarını öneririrm. Bu araçlar hem boyut hem de yakıt tasarrufu konusunda benim fikrimi soracak olursanız tam olarak bizim koşullarımız için tasarlanmışlar diyebilirim. Aslında bunu yıllardır nasıl adaya entegre edemediğimiz sorulması gereken en büyük soruların başında gelmelidir. Kafamızı kaldırıp Avrupa ülkelerine baktığımızda eğlence, yiyecek, moda, yaşam tarzı gibi özelliklerini hemen almayı başarırken trafikte kullandıkları bu araçları görmememiz veya görmezden gelmemiz herhalde yazımın başında bahsettiğim gibi en farklısını almaya çalışma çabamızdandır.

Peki nedir bu araçlar?

Bu araçlar, yaklaşık 4litrelik yakıt ile 100km (4l/100km) yol katedebilme becerisine sahip genelde 600cc ile 1400cc motor hacmi arasında değişen  “A segmenti” diye bir gruba dahil edilen araçlardır. Genel özellikleri çok hafif, çok küçük, çok ekonomik ve çok yüksek manevra kabliyetine sahip olmalarıdır. Bunun yanında seyr-ü sefer ve servis giderlerine de bakacak olursak lüks bir arazi aracına bir yılda ödeyeceğiniz vergi ve servis masrafları ile bu sınıftaki bir aracın bu gibi giderlerini minimum beş yıl karşılayabilmeniz kesinlikle insanın başına devlet piyangosu konmuş hissiyatı yaratması kesinlikle kaçınılmazdır. Son olarak da özellikle son yıllarda az da olsa ülkemizde de görmeye başladığımız bu araçların marka ve modellerini okuyucularımızla paylaşmayı bir borç bilirim. Bu sınıf araçlar dünya çapında popülerlik kazanmaya başladıktan sonra pek çok marka tarafından üretilmeye başlanarak günümüzdeki rekabeti artırmışlardır. Avrupalı üreticilerden Fiat 500, Smart for two ve Volkswagen UP, Asyadan Toyota IQ bu segmentte başı çeken ve ülkemizde de görmeye alıştığımız modellerin başında gelen araçlardır. Kullanıcı olarak bizlere düşen bu araçlardan bütçemize, zevkimize ve sürüş stilimize en uygununu bulup garajımızda hakettiği yeri (baş köşe) ona vermektir. İyi bayramlar…


Etiketler
Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı